Tohumculukta yurt dışına bağımlı değiliz
Tohum, tarım sektörünün önemli bir girdisi olmasının yanında, üretimde diğer girdilerin verimliliğini etkileyen, ürün kalitesini de doğrudan belirleyen stratejik bir öneme sahip. Tohumculuk sektörü ile Bakanlık arasında köprü görevi gören Türkiye Tohumcular Birliğinin faaliyetleri, tohumculuk sektörünün durumunu, tohumla ilgili bilgi kirliliğini ve birçok merak edilen konuyu TÜRKTOB Yönetim Kurulu Başkanı Savaş Akcan ile değerlendirdik.
Tohumcular birliğinden ve 5553 sayılı Kanun’dan kısaca söz edebilir misiniz?
Türkiye Tohumcular Birliği, 5553 sayılı Tohumculuk Kanunu ile oluşmuş, bünyesinde 7 tane alt birliği barındıran bir üst birliktir. Yaklaşık 50 bin üyemizin sorunlarını, taleplerini Tarım ve Orman Bakanlığına ileterek çözüm bulma noktasında faaliyetler yürütüyoruz. 2006 yılında kanunlaşan 5553 sayılı Tohumculuk Kanunu ile 2008 yılında TÜRKTOB bünyesinde; Bitki Islahçıları Alt Birliği (BİSAB), Fidan Üreticileri Alt Birliği (FÜAB), Fide Üreticileri Alt Birliği (FİDEBİRLİK), Süs Bitkileri Üreticileri Alt Birliği (SÜSBİR), Tohum Dağıtıcıları Alt Birliği (TODAB), Tohum Sanayicileri ve Üreticileri Alt Birliği (TSÜAB), Tohum Yetiştiricileri Alt Birliği (TYAB) kurularak faaliyetlerine başladı.
Tarımsal üretimin en stratejik sektörlerinden tohumculuk ne durumdadır?
Tohumculuk sektörüne baktığınız vakit, iyi bir noktada olduğunu diyebiliriz. Ancak hedeflerimiz yüksek. Ülkemize şu an için yurt dışından bir gram tohum girmese dahi Türkiye, kendi ürününü ve gıdasını yetiştirecek tohumculuk potansiyeline sahip. Çeşitliliği sağlamakta belki sıkıntı yaşarız ancak, 82 milyon nüfus, 4 milyon kadar Suriyeli ve gelen turistlerle birlikte 100 milyonun üzerinde bir nüfusu besleyecek kadar yerli ve milli tohuma sahibiz.
2018 yılı verilerine bakıldığında; tohumculuk sektörü bir buçuk milyar dolarlık bir üretim hacmine sahip. Bu rakamın içerisinde 170 milyon dolarlık ithalat ve 150 milyon dolarlık da ihracat var. Yüzde 2’lik bir ticaret açığı var. Gönül ister ki sıfır ithalat ve daha yüksek oranlarda ihracat olsun. Ancak bunu yapmak için çalışmaya ihtiyaç var. Devlete burada ciddi görevler düşüyor, özel sektör yoğunluklu olarak çalışan tohumculuk sektörüne AR-GE yönünden daha fazla destek verilmesini bekliyoruz. Yapılacak bu desteklemeler ile tohumculuk sektörünün daha da ileri gideceğinden kimsenin şüphesi olmasın.
Halkın güvenilir ve sağlıklı gıdaya ulaşması için tohumculuk sektörü olarak siz neler yapıyorsunuz?
Maalesef muazzam bir bilgi kirliliği var ve biz bununla mücadele etmek durumunda kalıyoruz. Özellikle sosyal medyada popülarite kazanmaya çalışan arkadaşlar bilgi sahibi olmadan, yanlış bilgilerle kamuoyunun aklını bulandırıyor. Biz de bu bilgi kirliliği ile mücadele ederken kendi vazifelerimize zaman ayırmakta güçlük çekiyoruz.
Negatif bilgiyi kullanma isteği sosyal medyada ve insanlar arasında daha popüler. Her şey iyi dediğiniz vakit bu kıymet görmemekte, ancak bu çok kötüymüş dediğiniz vakit enteresan bir şekilde bu daha çok dikkat çekiyor. Örneğin şöyle bir algı oluşturulmuş, biz tohumculuk noktasında İsrail’e bağımlıyız. Halbuki 170 milyon dolarlık ihracatımız içerisinde 12 milyon dolarlık tohumu İsrail’den alıyoruz. Bu da ülkemiz pazarının binde sekizine tekabül ediyor. Bir de bu aldığımız tohumların, kısır ve kanser yaptığı gibi akla hayale sığmayacak iddialar var. Halbuki İsrail’den aldığımız tohumlar ile ürettiğimiz ürünlerin belli bir kısmını yine bu ülkeye ürün olarak satıyoruz. Yani bu ürettikleri tohumları yine kendileri de yemiş oluyor. Dolayısıyla bunlar aslı astarı olmayan söylemler. Bu gibi söylemler bizim sektörümüze zarar vermeye dönük eylemler olduğu için yurt dışındaki tohumculuk şirketlerinin ekmeğine yağ sürmüş olunuyor.
Tohumculuk gıdanın temeli, dünyanın bundan sonraki yıllarda şekillenmesinin en önemli malzemesi olacaktır. Silahınız, ordunuz var ancak, siz bu askerleri ve orduyu doyuramadığınız vakit bunların belki de bir kıymeti olmayacak. Ülkemizin geleceğini ve bekasını ilgilendiren stratejik bir konuda bu kadar ucuz, basit ve sığ söylemler yakışık almıyor.
SERTİFİKALI TOHUMDA BÜYÜK ARTIŞ
Ülkemizin bir yıllık tarımsal üretimi için ne kadar tohum gerekli ve bunun ne kadarını karşılayabilmekteyiz?
2 milyon 850 bin ton her yıl toprakla buluşturmak zorunda olduğumuz tohumumuz var. Bunun 1 milyon 60 bin tonu sertifikalı. Bu tohumlarımızın 3 yıl boyunca tekrar kullanım hakkı var. Bu tohum üç yıl kullanılacağı için, her yıl toprakla buluşturulması gereken tohumun üzerinde bir tohuma sahip olmuş oluyoruz. Sertifikalı tohum oranı yüzde 35 seviyelerinde, aslında bu diğer gelişmiş ülkelerle kıyaslandığı vakit düşük bir seviye. Avrupa ülkelerinde sertifikalı tohum oranı yüzde 70’lerde. Ancak şu anki üretimimiz temel ihtiyaçlarımızı karşılayacak seviyededir. Ancak şu da unutulmamalıdır ki sertifikalı tohum üretimi ülkemizde çok fazla geçmişi olmamasına rağmen, oranı yıllar itibariyle hızla artıyor. Bakanlığımızın sertifikalı tohuma verdiği destekler ile sertifikalı tohum oranı 2008 yılında 289 bin ton iken, 2018 yılında 13 kat artış göstererek 1 milyon 60 bin tona yükseldi.
Firmaların ticaret hacmindeki payı nedir? Dünya ile kıyasladığımızda ne durumdayız?
Türkiye tohumculuk sektöründeki firmaların yüzde 51’i yerli, yüzde 30’u yabancı ve geri kalan yüzde 19’luk kısım ise yerli ve yabancı ortak sermaye ile kurulan şirketlerdir. Bu şirketlerin 833 adedi yerli, 38’i firma yabancı ve 21’i de ortak olarak işletilmektedir.
Tohumda 1,5 milyar dolarlık üretim payımız ile dünyada 11. sıradayız. Amerika 12 milyar dolar, Çin, 10 milyar dolarlık üretim ile ilk iki sırada yer alıyor. Tohumcular Birliği ve 7 alt birliğimizle birlikte yaklaşık 4 milyar dolarlık bir üretim, 10 milyar dolarlıkta bir ticaret hacmine sahibiz. Birliğimiz toplam(fide, süs bitkileri vb.) 260 milyon dolar ihracat, 240 milyon dolar da ithalat gerçekleştiriyor. 2018 yılında ilk kez tohumculuk bünyesindeki sektörümüz artı 20 milyon dolar dış ticaret fazlası verdi.
GDO’lu tohum ile hibrit tohum arasındaki fark nedir?
Genetiği değiştirilmiş organizma olarak adlandırılan GDO, bitki genlerine yapılan müdahaleleri içerir. Ülkemizdeki 5977 sayılı Biyogüvenlik Kanunu’na göre ülkeye GDO’lu tohum sokmak, GDO’lu tohum üretmek, GDO’lu tohum ticareti yapmak gibi suçlardan 5 ile 12 yıl arasında hapis cezası uygulanıyor. Dolayısıyla böyle bir kanun varken, siz Türkiye’de GDO’lu tohum var dediğiniz vakit çok ciddi bir bilgiye sahipsiniz ve bu bilgiyi saklıyorsunuz anlamına gelmektedir. Ve bu konuda asıl suçu da aslında bir anlamda siz işliyorsunuz demektir.
Hibrit başka bir çalışma, aslında hibrit tohumdan önce bu tohuma neden ihtiyaç duyulduğu gerektiğinin anlatılması gerekiyor. Hibrit, birim alandan verimi artırmak için ve birim alandan elde ettiğiniz ürünlerin pazar ihtiyaçlarını daha iyi karşılaması için ürünün geliştirilmesi şekil ve verimliliğin artırılması için yapılan bir çalışmadır. Hibritin temeli melezlemedir. Yani bir ana çeşit ile baba çeşidi melezleyip piyasa taleplerine daha uygun ürün üretme çalışmasıdır. Örneğin, 20 yıl önce annemizin, dedemizin tarlasına ektiği domates tohumundan bir dekarda üç bin kilogram elde edilirken, hibrit tohum ile aynı tarladan 15 ile 20 bin kilogram domates alabilirsiniz. Yani hibrit tohumun tek amacı birim alandan elde edilen ürünün verimini, rekoltesini yükseltme çalışmasıdır. Ülkemiz sınırları 1923 yılından beri neredeyse aynı, nüfus ilk yıllarda 10 milyondu şimdi ise 82 milyona ulaştı. Nüfus artmasına rağmen tarım arazileri yıllar itibariyle küçüldü. Dolayısıyla verimi artırmak için hibrit tohumun kullanılması artık bir gereklilik oldu. Şunu da belirtmemiz gerekir ki bu tohumlarda bir sıkıntı varsa veya sağlığa zararlı olsa tohum üreticileri bunları yer mi? Bu ürettiğimiz tohumların ürünlerini biz de yiyoruz.
SERTİFİKA ALINDIĞINDA YERLİ TOHUMLARIN DA TİCARETİ YAPILABİLİR
Tohumda sertifika kavramından söz edebilir misiniz?
Sertifika aslında, her üründe olduğu gibi tohumculuk sektörüne de getirilen bir kriter ve garanti unsuru. Nasıl ki içilen bir suyu pazara ulaştırırken yasal gereklilikleri karşılamanız gerekiyorsa, tohum için de Tarım ve Orman Bakanlığının belirlemiş olduğu kriterleri yerine getirmeniz ve sertifika almanız gerekiyor. Sertifika aslında tohumun kimlik kartıdır. Üretici bir tohumu aldığında bu tohum budur, verimi şu kadardır, çimlenmesi şu şekildedir, yapan firma budur vs. bu sertifikada yazılıdır ve bu ürün devlet garantisindedir. Dolayısıyla üretici bu tohumu aldığı vakit herhangi bir soruna karşılaştığında kiminle muhatap olacağını bilir. Diğer türlü aldığı tohumun nasıl olduğunu ürünü ektikten ortalama 4 ay sonra anlayabilecektir. Ve bu da zaman, emek ve ekonomik kayba yol açacaktır. Sertifikasız ürünle sadece çiftçimiz değil, ülkemiz de kayba uğruyor.
İthal tohumlar ülkemize girerken mutlaka sertifika sisteminden geçerek kabul ediliyor. Bu yüzden her ithal tohum sertifikalıdır. Yerli tohumda üretici Tarım ve Orman Bakanlığına başvurup, üretim testlerinden geçtikten sonra sertifikalandırılır. Sertifikasız tohum üreticileri zaman zaman yanlış bilgilendirme yaparak, bu sertifikasız ürünler üzerinden değişik algı çalışmaları yapabiliyor. Bunlar örneğin, sertifikasız yerli tohumların yasaklandığı ve ticaretinin yapılamadığı yaygarası koparılıyor. Aslında ticareti yapılacak yerli tohuma da sertifika alınıyor.
Yerli ve ata tohumun artırılması noktasında ne tür çalışmalarınız var?
Yerel çeşitlerimizin toplanması, muhafaza edilmesi ve değerlendirilmesi konusunda yaklaşık 2-3 yıl önce bir sosyal sorumluluk projesi hazırladık. Her şeyden önce yerel tohumların kayıt altına alınabileceği bir mevzuat çıkması konusunda Tarım ve Orman Bakanlığı ile çalışmalar yürüttük. Bu kanun Bakanlıkça çıkarıldı. Bir yerel tohumun kamu veya kamu niteliğindeki tüzel kişiler tarafından kayıt altına alınıp, sertifikası alınarak ticaretinin önü açılmış oldu. Proje kapsamında yerel tohumları toplamak isteyen kurumlara da Birliğimizce maddi destek sağladı. 187 yerel çeşit toplanarak Ankara’daki “Gen Bankası”na teslim edildi. Bu elde edilen çeşitlerle de hibrit tohumlar üretilmesi konusunda çalışmalar yürütülüyor.
Üreticilerimiz tohum alırken nelere dikkat etmeli? Üreticilere önerileriniz nedir?
Ticari üreticilerimize en önemli uyarımız sertifikalı ürün kullanmaları yönündedir. Çünkü sertifikada ürünün ne olduğu, ne kadar ürün hasat edileceği vb. bilgilerin hepsi yazmakta ve işi şansa bırakmamaktadır. Ayrıca tarımsal üretim yapmadan önce çiftçimiz Tarım ve Orman Bakanlığının yetkili teşkilatlarına giderek arazisinin analizini yaptırmalı, o bölgede en verimli ürün hangisi ise o ürünü ekmeli. İnsanların kendi bahçelerinde amatörce veya hobi olarak yapmış oldukları üretimin dışında, bizim temel hedefimiz makro seviyede tarım yapan üreticilerimize tohum sağlamaktır.
http://www.turktarim.gov.tr/Haber/321/tohumculukta-yurt-disina-bagimli-degiliz