tarım kesimine 90 milyarlık destek

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik, iklim değişiklikleri, su kısıtı, tarım arazilerinin küçülmesi ve gıdaya erişimdeki zorluklar gibi sebeplerden dolayı dünyada tarımın öneminin her geçen arttığına dikkat çekerek "Bugün ülke olarak 115 milyon ton bitkisel üretim ve 24 milyon ton hayvansal üretim gerçekleştiriyoruz. 147 milyar TL'lik tarımsal hasılamız ve 16,8 milyar dolarlık ihracatımız var. Bunları yaparken, tarım kesimine on dört yıllık dönem içerisinde 90 milyarlık bir destek verdik." dedi.

Bakan Çelik, TBMM Genel Kurulunda, bakanlığı ve bağlı kurumların bütçeleri üzerinde hükümet adına yaptığı konuşmada, tarım sektörünün stratejik bir sektör ve milli bir mesele olduğunu söyledi.

Çelik, konuşmasında ana başlıklarıyla şu konulara değindi:

 

"Tarımın önemi gün geçtikçe daha da artıyor"

Sanayileşme devrimi sonrası tarım biraz ikinci sınıfa itilmiş, sanayi daha öne çıkmış ve bunun neticesinde böyle gider diye düşünülürken, böyle gitmeyeceği görülmüş. Neden? Artan dünya nüfusu var, dolayısıyla gıdaya ihtiyaç var. Tarım arazilerinde küçülme var dünyada. Bu çerçevede sıkıntı oluşuyor. İklim değişiklikleri var, su kısıtı var ve gıdaya erişimde ciddi zorluklar var. İşte bunları dikkate aldığınız zaman tarımın önemi gün geçtikçe daha da artmaya başlıyor.

"Eşitsizliklerle dolu bir dünyada yaşıyoruz"

Dünya nüfusunun yüzde 40'ı tarımda istihdam ediliyor. Dünyadaki yoksulların yüzde 75'inin ise birincil geçim kaynağı tarım sektörü. Bunun yanında 1 milyar insan aşırı yoksul, 800 milyon insan açlıkla karşı karşıya. Buna mukabil 1,4 milyar insanın da aşırı kilolu olduğunu görüyoruz. Her yıl 1,4 milyar ton gıda israf ediliyor ve dünyadaki en zengin yüzde 20'lik dilimde yer alanlar toplam gıdanın yüzde 77'sini tüketiyor. 34 ülkede gıda, 80 ülkede ise su sorunu var. Eşitsizliklerle dolu bir dünyada yaşıyoruz. Bu mevcut hâlimiz. Peki, tarım ve gıda konusunda dünyayı, insanlığı neler bekliyor? 2030 yılına kadar 700 milyon insanın yaşadığı yeri terk edeceği tahmin ediliyor. 2050'de dünya nüfusu 9,5 milyara ulaşacak, tarımsal üretimin yüzde 60 oranında artmaması hâlinde dünya insanlığının daha büyük açlıklarla, büyük felaketlerle karşı karşıya kalacak. Bugün petrol ve gaz için kopan fırtınaların çok yakın bir gelecekte gıda ve su için kopacağı gerçeğiyle karşı karşıyayız. İşte, ülkemize bu çerçeveden bakmamız gerekiyor.

"147 milyar TL'lik tarımsal hasılamız var"

24 milyon hektarlık tarıma elverişli bir arazimiz, 14,6 milyon hektarlık meramız, 1 milyon hektarlık su alanımız, 2 milyonun üzerinde ÇKS'ye kayıtlı çiftçimiz var. Bunun neticesinde 115 milyon ton bitkisel üretim ve 24 milyon ton hayvansal üretim gerçekleştiriyoruz. 147 milyar TL'lik tarımsal hasılamız var, 16,8 milyar dolarlık da ihracatımız var. Bunları yaparken, tarım kesimine on dört yıllık dönem içerisinde 90 milyarlık bir destek verdik.

2016 yılında yemden yüzde 8, gübreden de yüzde 18'lik KDV'leri kaldırdık.

Sertifikalı fidan üretimi, zeytin bahçelerinin rehabilitasyonu, 5 dekarın altında olan tarımsal arazilerde meyve ve sebze yetiştiriciliği yapan işletmeleri ilk kez 2016 yılında destek kapsamına aldık.

Fındıkla ilgili olarak üreticilere dekar başına 170 TL destek vermeye devam ediyoruz. Şu anda fındık fiyatları çok iyi. Fındıkla oynayanlarla oynayacağımızı ifade ediyorum.

2016'da genç çiftçilere hibe projesi çerçevesinde, 15 bin projeye 450 milyon TL'lik hibe desteği verdik. Bu proje 2017 ve 2018'de de devam edecek.

"Verimli tarım arazilerine bir çivi dahi çakılamayacak"

Topraklarımızın korunması, çocuklarımızı ve nesillerimizi ilgilendiren bir mesele. 1989-2002 arasında tarım dışı kalan arazinin toplamı 1,5 milyon hektar. 2002-2016 arasında ise 1,2 milyon hektarlık arazi tarım dışı kalmış. Hangi dönem olduğu önemli değil, netice itibarıyla, tarım arazileri gitgide daralıyor, azalıyor. Bu daralma dünyada da yaşanıyor. Bunun için gerekli önlemleri almamız gerekiyor. Şu an itibarıyla 184 ova tespit ettik ve bu tespitlerimiz devam ediyor. 184 ovanın 140'ı şu anda Bakanlar Kurulunda imzaya açıldı ve buraları tarımsal sit alanı olarak ilan ediyoruz ve buraya bir çivi dahi çakılamayacağını özellikle belirtmek istiyorum.

"Toprağı korumak önemli, ancak toprağın niteliğini korumak çok daha önemli"

Toprağın bize değil bizim toprağa ihtiyacımız var; topraktan geldik netice itibarıyla toprağa gideceğiz. Bizim toprağa ihtiyacımız var, o hâlde toprağı iyi korumamız gerekiyor. Büyüklük itibarıyla tarımsal arazileri korumamız güzel ama aynı zamanda toprağın niteliği de son derece önemli. Eğer toprak niteliğini kaybederse, verimsiz olursa bunun hiçbir anlamı yok; toprak ha var ha yok anlamındadır. Onun için, 941 havza belirledik, bu 941 havzada her havza için gübre kullanım kılavuzunu belirliyoruz. Neden? Toprağın niteliği açısından bunu sağlamak durumundayız. Onun için, toprağın ihtiyacına göre organik, mikrobiyal ve kimyasal gübrelerin formüle edildiği, o havzada nasıl bir formatta gübreye ihtiyaç varsa onu formüle eden o kılavuzu çiftçilerimize ulaştıracağız. Yani, toprağı korumak 1'inci görevimiz ama toprağın niteliğini korumanın da çok daha önemli bir durum olduğunu belirtme adına bunu ifade ediyorum.

"Patates ile soğan da destek kapsamına alındı"

Üretim planlaması yapmak için Türkiye'yi 941 havzaya böldük ve Havza Bazlı Destek Modeli'ne geçtik. Bu destekler kapsamında 19 ürün vardı, 2 ürün daha ilave ettik. Nevşehir'e, Niğde'ye selam olsun; patates ile soğanı da bu destek kapsamına aldığımızı belirtmek istiyorum.

"Hayvan üretim merkezleri oluşturuyoruz"

Hayvancılıkta, kırmızı ette açığımız var. Bu hepimizin meselesi. Daha çok et tüketiyoruz, kişi başı et tüketimi 7 kilolardan 15 kilolara kadar geldi. Tüketimin boyutu noktasında turistleri ve mültecileri de dikkate almak lazım.  Türkiye 1 milyon 150 bin ton et üretiyor, 1 milyon 300 bin ton da et tüketiyor. 150 bin ton açığımız var. İşte, biz Millî Tarım Projesi çerçevesinde 30 ilde şimdi mera hayvancılığını teşvik ediyoruz. Çok ciddi destekler var. 30 ilde düve merkezleri oluşturuyoruz. Yine, koç, teke merkezleri ve damızlık manda merkezleri oluşturuyoruz 11 ilde. Amacımız ne? Amacımız, hayvancılık yapmak isteyen vatandaş gidip bu merkezlerden dilediği ırktan, cinsten hayvanı alıp aracısız ve çok uygun bir fiyatta -çünkü desteklediğimiz için uygun bir maliyet var- bunları alacak. Ayrıca buzağı ölümlerini önleyecek tedbirlerimizi de alıyoruz. Aşısını yaptırılan, dört aya kadar büyütülen her buzağı için  750 TL'ye kadar destek verilecek.

"Tarımsal destek miktarı, gayrisafi yurt içi hasılanın yüzde 1'ine tekabül ediyor"

'Tarımsal desteklerin gayrisafi millî hasıla içerisindeki payı yüzde 1'in altındadır.' şeklinde eleştiriler geliyor. Tarım Kanunu'nun 21'inci maddesi çok açık, diyor ki: "Tarımsal destekleme." Demiyor ki "Nakdî destekleme." Tarımsal desteklemeden kasıt ne? 2017 için 12,8 milyar liralık bizim nakdî desteğimizin yanında ihracat teşvikleri, kredi sübvansiyonları, TMO'nun ve ESK'nın gerçekleştirmiş olduğu alımlar, arazi toplulaştırma ve tarla içi geliştirme gibi birçok kalemi dikkate almamız gerekiyor. Bunları göz önünde bulundurduğumuzda 2015 yılında 1 trilyon 953 milyar TL olan gayrisafi yurt içi hasıla karşısında 19,592 milyon TL'lik bir tarımsal destek söz konusu. Bu da yüzde 1'e tekabül etmektedir.

"Türkiye tarımda ihracatçı bir ülkedir"

Tarımda dışa bağımlılığımız ifade ediliyor. Türkiye tarımda ihracatçı bir ülkedir. Özellikle buğdayla ilgili örnek verdiniz. Ben de şu örneği vereyim: Buğday dış ticaretinde 7,5 milyar liralık artı var. Dolayısıyla bu konularda keyfî bir değerlendirme değil, işe bakmak gerekiyor.

Şimdi, Hollanda örnek veriliyor. Hollanda'nın tarımsal hasılası 14,5 milyar dolar. Tarımsal ithalatı ne kadar? 62,5 milyar dolar. Tarımsal ihracatı ne kadar? 92,5 milyar dolar. Şimdi, 30 milyar dolar artıları var. Nereden? Ham maddeyi mamul maddeye dönüştürüyor Hollanda. Bu, tarımsal hasılası değil. Yani Hollanda'nın 100 milyar dolarlık bir tarımsal hasılası yok. Hollanda'nın 14,5 milyar dolar hasılası var. Sizin tenkit ettiğiniz yani 'Buğdayı alıyorsunuz, una dönüştürüyorsunuz.' Dönüştürüyoruz da 7,5 milyar liralık bir kâr elde ediyoruz yani.

Burada saman alımıyla ilgili bir şey söylendi. Bakınız, Türkiye 2015 yılında 26 milyon ton saman üretmiş. Bir işletmeci 4 bin ton saman almış, dillere dolanmış bu. 4 bin ton nere, 26 milyon ton nere.

"ESK, üreticimizi korumak için piyasaya müdahale etmeye devam edecek"

Et ve Süt Kurumu tarihinde ilk kez regülasyon görevi olarak, süt fiyatlarındaki düşüşten dolayı piyasaya müdahale etti. Ulusal Süt Konseyi'nin belirlediği fiyat var.1 lira 15 kuruş. Bu rakamın altına düşüldüğü için ESK devreye girdi. Önümüzdeki yıllarda da üreticimizi korumak için bu tür müdahaleler devam edecek.

"Satın alma paritesine bakıldığında çiftçimiz kazançlı"

'Satın alma paritesine baktığınız zaman çiftçi kesimi dezavantajlı" şeklindeki eleştiriler var. Yok böyle bir şey. Bak, bir örnek vereyim. Buğdayla traktör alacaksınız. 2002'de 65 ton buğday vereceksiniz ki 1 traktör alasınız. Şimdi ne kadar? 44 tonla 1 traktör alıyorsunuz. İkincisi buzdolabı alacaksınız. Buzdolabı alacaksanız 4 ton, 4,5 ton buğday vereceksiniz. Ama şimdi 2 ton buğdayla buzdolabını alma imkânınız var.

"Muhalefetin ufkunun açılacağı inancındayım"

Efendim, 'Sudan'da ne işiniz var?' deniyor. Arkadaşlar, eğer sizin ülkenizin ekolojisinde bir ürünü üretemiyorsanız, yeteri kadar üretme imkânınız yoksa neden istifade etmeyeceksiniz? Dünyadaki gelişmiş ülkeler, kalkınmış ülkeler Afrika'yı parsel parsel parsellerken sizin izlemeniz doğru olur mu? Ben bu konuda muhalefetin de ufkunun açılacağı inancı içerisindeyim. Biraz bakalım ne oluyor, ne bitiyor yani.

"Bütçemizin yüzde 66'sı desteklerden oluşuyor"

2017 bütçemiz 19 milyar 537 milyon 920 bin liradır, 12 milyar 838 milyon TL'si çiftçiye destek yani yüzde 66'sı destek.

"Dış pazar çeşitlenmesi konusunda yoğun bir çalışma içerisindeyiz"

Ürünlerin ihracatla ilgili piyasada sorun yaşadığı doğrudur. Etrafımız ateş çemberi. Irak, Suriye ve Rusya'yla yaşadığımız krizlerden dolayı bazı sıkıntılar yaşandı. Bu çerçevede destekler önemlidir. Bu destekleri sürdüreceğiz ama Tarım İş Forumu çerçevesinde Ukrayna'yla, Gürcistan'la, İran'la ve Çin de başta olmak üzere diğer ülkelerle şu anda pazar çeşitlenmesi konusunda yoğun bir çalışma içerisinde olduğumuzu belirtmek istiyorum.

"Güvenli gıda üretimi son derece önemli"

Turunçgillerle ilgili, Akdeniz meyve sineğiyle ilgili hem biyolojik hem biyoteknik olarak topyekûn bir çalışmayı sürdürüyoruz. İlaçların bilinçli kullanılması, son derece önemli. Ürünlerimizin ihracatında ve iç piyasaya arzında her türlü atıktan, kimyasaldan arınmış sağlıklı ürünler olarak, güvenli gıda olarak sofraya gelmesi konusunda bilinç son derece önemlidir. Bu konudaki eğitim çalışmalarımızı hızlandırdığımızı belirtmek istiyorum.